Sınıf Savaşımında Sermayenin Hizmetkârı olarak Yapay Zekâ

Yapay zekâ; yaşamımızın her yanını ele geçirmiş, her alanına sirayet etmiş, her anımızı ele geçirmenin bir aracı haline gelmiş durumda. Hiç aklımıza gelmeyecek yerlerde bile artık yapay zekâdan söz ediliyor ve hiç aklımıza gelmeyecek şekillerde yapay zekânın kendisiyle veya ürünleriyle karşılaşıyoruz1. Yapay zekâ teknolojileri; iş süreçlerini otomatikleştirerek ve optimize ederek verimliliği artırma2, yeni teknolojiler, yenilikler […]

Yapay zekâ; yaşamımızın her yanını ele geçirmiş, her alanına sirayet etmiş, her anımızı ele geçirmenin bir aracı haline gelmiş durumda. Hiç aklımıza gelmeyecek yerlerde bile artık yapay zekâdan söz ediliyor ve hiç aklımıza gelmeyecek şekillerde yapay zekânın kendisiyle veya ürünleriyle karşılaşıyoruz1. Yapay zekâ teknolojileri; iş süreçlerini otomatikleştirerek ve optimize ederek verimliliği artırma2, yeni teknolojiler, yenilikler ve yeni iş alanlarıyla ekonomik büyüme3 ve gündelik yaşamı kolaylaştırma vaadiyle yaygınlaşıyor. Yapay zekâ hem iş yerinde hem de gündelik yaşamda farklı şekillerde nüfuz ederek insanları farklı şekillerde etkisi altına aldığı gibi, işleri kolaylaştırma gerekçesiyle bilişsel kapasitelere de zarar veren bir işlev görebiliyor4. Bu çalışmada, bireysel ve gündelik yaşamdaki bu etkilerden çok, yapay zekânın yaşamımızdaki bu nüfuzunu özel bir yönden, sınıf savaşımı ve sınıf mücadelesine olan etkileri açısından ele almak istiyoruz.

Yapay zekâ, sermaye tarafından emek süreci üzerindeki denetimi yoğunlaştırma, sömürüyü derinleştirme ve emek gücünü tam bir boyunduruk altına alma çabasında merkezi bir araç olarak işlev görmektedir. Dolayısıyla, sermayenin, emek gücüne yönelik kullandığı önemli bir aracı haline gelmektedir. Bireylerin giderek artan oranda veriye dönüştüğü ve bu verilerin tekelci yapılar tarafından kontrol edildiği günümüz koşullarında, kullanıcı denetiminin dışında otonom görevler icra eden yapay zekâ sistemleri, bireysel özerkliği ve öznelliği tehdit eden bir potansiyel barındırmaktadır. Bu gelişmeler, nihayetinde, işçi sınıfını denetleme, sınıflandırma, sınırlama ve tahakküm arayışındaki devlet ve sermaye sınıfının çıkarlarına hizmet etmektedir. Sermayenin yapay zekâya ilişkin bu yönelimlerini kapitalist sömürü ve tahakküm mekanizmalarının bir parçası olarak yorumlayarak insan varoluşuna ve özellikle işçi sınıfına yönelik bir tehdit olarak konumlandırmak ve söz konusu dinamikleri bir sınıf mücadelesi perspektifinden analiz etmek zaruridir. Çünkü bu boyut yapay zekânın insan oluşa ve işçi sınıfına açtığı bir savaş olarak görülmeli ve dolayısıyla bu durumu bir sınıf savaşımı olarak adlandırmalıyız.

Yapay Zekâdaki Gizli Emek 

Öncelikle yapay zekâ aslında önemli bir emek gücü üzerinde inşa edilmiştir. Yapay zekâ uygulamaları; farklı türdeki verileri sınıflandırma, kümeleme, ilişkilendirme, örüntü tanıma, çıkarsama, dil üretimi, görüntü oluşturma gibi zihinsel becerilerin makine öğrenmesi modellerine dönüştürülmesine dayanır. Bunun yanında verilerin barındırıldığı, modellerin eğitimlerinin yapıldığı, araçların hizmete sunulduğu, uygulamaların kullanıldığı farklı farklı materyallerden oluşan cihazlar, ağlar gibi fiziksel altyapılar da bulunmaktadır. Bu anlamda çok çeşitli emek türlerinin farklı kollarla buluştuğu koca bir coğrafya gibidir. Yapay zekâ dünyanın her yerine yayılmış, çok katmanlı ve tarihsel olarak birikmiş toplumsal emeğin ürünüdür. Madencilerden bilim insanlarına, veri etiketleyicilerden yazılım mühendislerine kadar farklı sınıfsal konumlarda yer alan milyonların emeği, yapay zekâ teknolojilerinde cisimleşir. Yapay zekâ modellerinin eğitildiği veri merkezleri, büyük enerji ve inşaat emeği gerektirir. Bu merkezlerin kurulumu için inşaat, elektrik, soğutma ve bakım işçileri çalışır. Yani, yapay zekâ “toplumsal olarak gerekli emek zamanı”nın yoğunlaşmış bir biçimidir ve bu zincir boyunca sömürü ilişkileri farklı biçimlerde yeniden üretilir5,6. Ayrıca yapay zekâ salt birikmiş ölü emek (makinelerin üretilmesi i̇çi̇n harcanmış canlı emeğin, makinelerin kullanılmasıyla yavaş yavaş aktarılması) şeklinde değildir. Aslında canlı emeğin yapay zekâ araçlarındaki yaygın ve yoğun kullanımı sermaye tarafından başarılı bir şekilde gizlenmektedir. Örneğin üretken yapay zekâ genellikle metinleri, anahtar kelime resimlerini analiz eden, ses kayıtlarını dinleyen ve bazen kendileri veri toplayan, örneğin önceden tanımlanmış konularda fotoğraf çeken, sıklıkla güvencesiz koşullar altında çalışan tıklama işçileri denen kişilerin çalışmalarına dayanır7,8. Kenya, Venezuela, Arjantin, Bulgaristan gibi ülkelerdeki bu düşük ücretli tıklama işçileri ve içerik moderatörleri olmasaydı ChatGPT sosyal medyanın kendisinden önce olduğundan daha fazlası olmayacaktı. Bu insanların çalışmaları genellikle gizli kalır; çünkü bu çalışmaların görünür olması yapay zekânın her şeyi kendi kendine hallettiği şeklindeki şirketlerin anlatısına uymaz. Örneğin ChatGPT için Kenya’daki üç düzine işçi, saatlik 1,32 ile 2 ABD Doları arasında bir ücret karşılığında eğitim öncesi filtreler oluşturmuştur. Saat başı değil, parça başı ödeme alıyorlar (Doğu Avrupa, Latin Amerika ve Asya’da, işlenen bir veri kaydı, metin pasajı vb. başına en fazla 1$ alırsınız)9. Berlin’deki Weizenbaum Enstitüsü’nde yapay zekâ sistemlerinin arkasındaki çalışmayı araştıran Milagros Miceli, bir yapay zekâ için maliyetin %80’inin gereken hesaplama gücüne, %20’sinin gereken insan gücüne gittiğini ve bu insan gücü maliyetinin %90’ının muhtemelen ABD’deki mühendislere gittiğini tahmin ediyor10. Günümüzde Amazon Turk, Clickworker ve Appen gibi çeşitli platformlara kaydolan işçiler, görev başına ödeme alacakları şekilde temelde güvencesiz görevler gerçekleştirirler. Bunu standart ücretli bir pozisyondan ziyade bir gig çalışması olarak değerlendirmek mümkündür11. Bu günümüzde dünya çapında milyonlarca çalışanı olan milyarlarca dolarlık bir endüstri haline gelmiştir. 2021’de yapılan bir tahmin, yapay zekâ pazarının değerinin 2022’ye kadar 122 milyar dolara ulaştığını gösteriyor ve Amazon’un Mekanik Türk’ünde yer alan prekaryanın ortalama ücreti saatte 2 dolar ve bireysel bir görevin ücreti bazen 20 Amerikan senti kadar düşük olabiliyor12. Tüm bu örnekler yapay zekânın bozucu ve sarsıcı etkilere sahip olduğunu ve insanların yaşamlarında önemli değişikliklere yol açtığını gösteriyor. İstihdamın değişmesine, emek biçimlerinin tıpkı diğer teknolojik gelişmelerde olduğu gibi farklılaşmasına yol açmış ve açmaya da devam edecek. Ancak bir taraftan güvencesizliği derinleştirmeye, parça başı işleri yaygınlaştırmaya da yol açıyor13.

Sermayenin Hayal Makinesi

Makine ve otomasyon; sermayenin üretim ve dolaşım sürecini sürtünmesiz, hızlı ve engelsiz gerçekleştirme isteğinin bir yansımasıdır. Yapay zekâ bu tahayyülün güncel biçimidir. Adam Jones’un doğru bir şekilde tespit ettiği üzere yapay zekâ araçları olmadan önce de sermaye, yapmayı arzuladıklarını dilediği gibi yapıyordu14. Ancak yapay zekâ ve genel olarak bilişim sistemlerinin sermayeye en önemli getirisi zihinsel emek gücünün yerine makineleri geçirmesi, yapmak istediklerini hızlandırması, kapasitelerini arttırmasıdır. Yapay zekâ ve otomasyon, sermaye için; sürekli yenilik, sınırsız verimlilik, krizsiz büyüme için bir “hayal makinesi”dir. Sermaye, bu teknolojileri insanı özgürleştirici bir güç olarak değil; üretimi insansızlaştırmanın veya insandan bağımsızlaştırmanın bir aracı olarak kullanmaya çalışır. Yapay zekâ; bilimsel bilgi ve emekçinin bilişsel becerileri, deneyimi, uzmanlığının makineye aktarıldığı gelişmiş bir biçimi olarak, zihinsel emeğin de sermayenin bir uzantısı olmasının yolunu açar.

Yapay zekâ, işçilerin bir kısmını işsiz bırakırken kalanların üretkenliğini, iş yoğunluğunu, çalışma temposunu büyük ölçüde artırmakta, bu yolla artı-değer üretimi ve sömürüyü artırmaktadır. Birçok çalışma yapay zekânın, bazı işlerde emek gücünün yerine geçeceğini veya etkileyeceğini tahmin etmektedir. Bazı çalışmalar ise yapay zekânın yeni iş alanları açarak işsizliği telafi edeceğini savunmaktadır. IMF’nin yayınladığı ampirik bir çalışmada, 2010-2021 yılları arasında ABD’de yapay zekânın yüksek oranda benimsendiği bölgelerde istihdam/popülasyon oranının, yapay zekânın daha az kullanıldığı bölgelere göre daha fazla düştüğü gösterilmiştir15. Dünya Ekonomik Forumu’nun İşlerin Geleceği 2025 raporuna göre 2025 ile 2030 arasındaki dönemde, yapısal işgücü piyasası dönüşümü nedeniyle oluşacak iş yaratma ve yok olma oranının bugünkü toplam işlerin %22’sine ulaşacağı öngörülüyor16. Bugünkü toplam istihdamın %14’üne eşdeğer yeni iş yaratılması bekleniyor. Bu büyümenin mevcut işlerin %8’ine eşdeğer bir kayma ile dengelenmesi ve toplam istihdamda %7’lik bir net büyüme bekleniyor. Yapay zekâ ve yenilenebilir enerji alanındaki gelişmeler nedeniyle teknoloji veya uzmanlık gerektiren birçok rolde talebi arttırırken, grafik tasarımcılar da dahil olmak üzere rutin bazı rollerin talebinde gerileme gözleniyor. Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) araştırmacıları tarafından yapılan bir çalışmada da meslekler için üretken yapay zekâ teknolojilerine maruziyet düzeyi tanımlanmıştır. Bu maruziyet düzeyleri, mesleklerin yapay zekâ ile otomatikleştirilebilir işleri ne kadar içerdiğine göre değişiyor. Aynı çalışmaya göre küresel istihdamın %25’inin bu teknolojilere maruz kalması tahmin ediliyor17. Ayrıca kadınlar (%41) erkeklere (%28) göre daha yüksek oranda maruziyete açıklar. Fakat mevcut yapay zekâ teknolojisi ile otomatikleştirilebilen görevlerin tüm işi oluşturduğu az sayıda meslek olduğu ve neredeyse tüm mesleklerde insan girdisi gerektiren bazı görevler olduğu belirtilmektedir. Tüm bunların yanında yapay zekâ emek üretkenliğini ve yoğunluğunu arttırarak sermayenin el koyduğu mutlak ve göreli artı-değer miktarını da artırıyor. Örneğin bir çevirmenin bir günde yapabileceği bir çeviriyi birkaç saat içerisinde yapmasını mümkün kılarak aynı sürede çevirmenin daha fazla çeviri yapmasını sağlar. Tüm bunların üstüne çevirmenin yapay zekâ araçlarıyla rekabeti nedeniyle daha ucuz işgücü haline gelmesi de sermayenin hem artan ürün çıktısı hem de emek gücünün ucuzlaması nedeniyle daha fazla artı-değere el koymasına olanak sağlar. Ucuzlayan  emek gücü nedeniyle çevirmen geçim araçlarına ulaşmak i̇çi̇n daha fazla çalışmak zorunda kalır. Böylece sömürü oranı farklı yönlerden artmış olur. Tıpkı işçilerin zamanında makinenin bir eklentisi haline gelmesi gibi günümüzde de çoğu bilişsel ve zihinsel emek gücü kullanan işçi de yapay zekânın hızına ve temposuna ayak uydurmak zorunda kalan eklentilere dönüşür.

İdeoloji Aktaran Yapay Zekâ

Nihayetinde bu araçların kendileri belli bir bilince sahip olarak insanlar üzerinde kendiliğinden tahakküm ve dayatmada bulunmuyorlar. İçerisinde bulundukları sistemin politik ve toplumsal yapısını yeniden üretiyorlar. Bu araçlara sahip olan sermaye sınıfının kendilerinden istediklerini yapıyorlar. Böylece sosyal yardımların belirlenmesi, işe alım süzgeçleri, polislik ve yargı tahminleri gibi birçok alanda sistemin yapısal bozukluklarını daha da katmerlenmiş bir şekilde yeniden üretmiş oluyorlar. Çünkü eğitildikleri veriler bu sistem içerisinden toplanıyor ve bu sistemin ideolojik yönelimlerini barındırıyor18. Artık büyük teknoloji şirketleri (Meta, Amazon, Alphabet, vb.) e-postalarımıza baktığımızda, adımlarımızı saydığımızda, çevrimiçi alışveriş yaptığımızda, yapay zekâ sohbet robotlarını kullandığımızda, işe gidip gelirken ve hatta iş yerinde her kullandığımız bilişim hizmetiyle bilgi toplayarak günlük hayatlarımıza eşi benzeri görülmemiş bir erişime sahip. Büyük teknolojinin bu geniş ölçekli gözetimi ve insanlar üzerindeki etkileri oldukça kapsamlı ve ciddi sonuçlar doğuruyor19. Üstüne üstlük yapay zekâ araçları başta olmak üzere bilişim hizmetleri genellikle nesnel ve değer yargısından bağımsız olarak sunuluyor. Şeffaflık, etik, yanlılık, hesap verebilirlik gibi birçok konu tarafsızlığı bağlamında önemsiz kılınabiliyor. Halbuki teknoloji endüstrisinin gelişmesini sağlayan veriler, kodlar, algoritmalar, sistemler ve platformlar, varsayımlar, önyargılar ve belirsizliklerden oluşan karmaşık bir ağdır20. Birçok otomatik sistem, örneğin işe alma ve polislik için kullanılanlar, insan yanlılığını ortadan kaldırdığı iddiasıyla öne sürülüyor. Ne de olsa, otomatik sistemler herkes için aynı kuralları uygular. Ancak bu, otomatik sistemlerle ilgili en yaygın ve zararlı yanılgılardan biridir. Harvardlı matematikçi Cathy O’Neil’in açıkladığı gibi, “algoritmalar koda gömülü fikirlerdir”21. “Yapay zekâ” ve “veri güdümlü” kavramları altında sunulan bu sistemler, siyasi olarak tarafsız gibi gözükse de, verilerin nasıl toplandığı, yorumlandığı ve (verileri kontrol eden ve analiz edenlerle uyumlu) belirli sonuçlar üretmek için nasıl kullanıldığı doğası gereği siyasi bir özellik taşır22. Mevcut teknoloji platformlarının yukarıda da belirttiğimiz gibi bir grup şirketin denetiminde olmasıyla, bu büyük teknoloji şirketleri özellikle de bu platformlar aracılığıyla kendi istediklerini toplumsal, kültürel, ekonomik yaşamlarımıza dayatabiliyorlar23. Buna ek olarak yapay zekâ kemer sıkma, COVID-19 ve iklim değişikliği, yükselen aşırı sağ gibi her biri faşizme yol açma potansiyeline sahip süregiden krizleri de beslemeye ve desteklemeye yarıyor24. Hem tarihsel olarak hem de günümüzdeki eğilimler açısından bakıldığında, Dan McQuillan’ın belirttiği gibi kimin yaşaması ve kimin ölmesine izin verilmesi gerektiğine karar verme rolünü de gittikçe daha fazla üstleniyor, nekrosiyasetin, yani ölüm siyasetinin önemli bir aracı haline geliyorlar25.

Gözetim ve Denetim

Bilişim ve yapay zekânın bir başka önemli etkisi de işçi sınıfının çalışmasını yoğun bir gözetim ve denetim altına alması. Buna ilişkin birçok çarpıcı örneği daha önce görmüştük26,27,28. Bu tür teknolojiler, tıpkı makineler gibi emeği hızlandırmak ve dolayısıyla sömürü oranını arttırmak için zaten kullanılıyor. Sonuçta bilişim teknolojilerinin bu şekilde kullanımı, kurucu babalardan kabul edilen Charles Babbage döneminden beri tasavvur edilen ve amaçlanan kullanıma uygun. Toplumsal denetim, özellikle Charles Babbage ve onun hesaplama motorları aracılığıyla modern hesaplamanın planına yerleştirilmiştir29. Meredith Whittaker’ın açıkladığı gibi, bu araçlarda Adam Smith’in iş bölümü teorileri “doğrudan kodlanmış” ve emek denetimini geliştiren çağdaş yöntemler ortaya konmuştu30. Babbage’ın fabrikalarda emek denetimi kuramları için elverişli koşulları sağlamak iş bölümü ve emeğin rasyonelleştirilmesine bağlıydı. Bunun için iş sürecinin ve o süreçte çalışan insanların gözlemlenebilir, ölçülebilir ve “yukarıdan” denetlenebilir hale getirilmesi gerekiyordu. Kapitalizmdeki tarihsel olarak plantasyonlara kadar geri giderek aslında uzun bir geçmişe sahip olan bu yaygın kullanım, günümüzde kameralar ve diğer sensörler yardımıyla çok daha kolaylaşmıştır. Bilişimin ve hatta yapay zekânın önemli kurucularından kabul edilen Alan Turing de  Babbage gibi hiyerarşik ve otoriter düşünce tarzını sürdürerek, bilgisayarları hiyerarşileri besleyen ve düzenleyen merkezileşmiş bir aygıt olarak tasavvur etmiştir31. Bunlar istisnai örnekler değiller: Silikon Vadisi’nin kurucusu soy arıtımı meraklısıydı32; üstelik günümüzde Silikon Vadisi liberalizmden arınmış bir moderniteyi özleyen ve aynı zamanda topluma en iyi şekilde kendi egemenlikleri altında hizmet edileceğine dair yanılsamaya kapılmış gerici bir kalabalığa da ev sahipliği yapıyor33. Peter Thiel, Palmer Luckey, Alexander Wang, Elon Musk gibi günümüzdeki teknoloji alanındaki önemli kişiler tartışmalı ideolojileriyle de dikkat çekiyorlar34. Dolayısıyla kapitalizmle ve onun amaçlarıyla iç içe geçmiş bir bilişim tarihi istisna değildir ve aslında bilişimin bu sistem için nasıl da şekillendiğini bize göstermektedir. Pasquinelli’nin belirttiği gibi yapay zekâ sistemlerinin güçlendirdiği sınıf, cinsiyet ve ırk önyargısı sadece teknik bir kusur değil, aynı zamanda kapitalizm açısından otomasyonun özünden gelen ayrımcı bir özelliktir35. Bu iç içe geçmişlik nedeniyle günümüzde bilişim sayesinde binlerce işçinin emek süreci ucuz ve etkili bir şekilde izlenebiliyor, onları disipline ederek aynı ücret karşılığında daha fazla üretim yapmaları sağlanabiliyor36. Bunun merkezi, otomatik ve fazla bir insan denetimine ihtiyaç kalmadan yapılabilmesi artık günümüzdeki bilişim teknolojileri sayesinde çok daha olası ve sermaye açısından ilgi çekicidir.

Özetle yapay zekâ kapitalistlerin elinde bizi özgürleştirmek şöyle dursun, daha da boyunduruk altına almaya, güvencesizleştirmeye, vasıfsızlaştırmaya, günlük yaşamımızı çoraklaştırmaya, özgünlüğümüzü kaybetmemize hizmet ediyor. Bir avuç insanı zenginleştirmek için kullanılırken, milyarlarca insanın günlük yaşamını bayağılaştırıyor37.

  1. Aaron Raj, Some of the weirdest generative AI use cases just got weirder, Techwire Asia, 16 Ekim 2023. ↩︎
  2. Philippe Aghion ve Simon Bunel tarafından Haziran 2024’te yapılan “AI and Growth: Where Do We Stand?” başlıklı çalışmaya göre önceki teknolojik değişimler göz önüne alındığında, yapay zekânın on yıl boyunca toplam üretkenlik artışını yılda 0,8 ila 1,3 puan arasında artırması bekleniyor. ↩︎
  3. McKinsey Global Enstitüsü’nün 23 Ekim 2024 tarihli “The next big arenas of competition” raporuna göre yapay zekâ yazılım ve hizmetlerinin 2040 yılına kadar yıllık 15,5 ila 22,9 trilyon dolar gelir sağlaması bekleniyor. ↩︎
  4. MIT Media Lab’dan Nataliya Kosmyna vd. tarafından Haziran 2025’te yayınlanan “Your Brain on ChatGPT: Accumulation of Cognitive Debt when Using an AI Assistant for Essay Writing Task” başlıklı çalışmaya göre makale yazımında Büyük Dil Modeli kullananların sinirsel, dil ve davranış düzeylerinde düşük performans sergiledikleri gösterilmiş. Michael Gerlich tarafından 2025 yılında yayınlanan “AI Tools in Society: Impacts on Cognitive Offloading and the Future of Critical Thinking” başlıklı çalışmada YZ araçlarının sık kullanımı ile eleştirel düşünme becerileri arasında anlamlı ve negatif bir korelasyon olduğu ortaya konmuştur. ↩︎
  5. T. Emre Kalaycı, Dijital emek ve dijitalleşme, Ekim 2022.  ↩︎
  6. Christian Fuchs, Dijital Emek ve Karl Marx, Çeviri T. E. Kalaycı, S. Oğuz, Notabene Yayınları, 2015 ISBN: 978-605-902-055-8 ↩︎
  7. Almanya Wildcat, Kapitalist Zekâ mı? (II), 3 Nisan 2025 ↩︎
  8. The Economist, Yapay Zekânın Arkasında Çok Büyük Bir Gizli İşgücü Var, 17 Nisan 2025 ↩︎
  9. Billy Perrigo, OpenAI Used Kenyan Workers on Less Than $2 Per Hour to Make ChatGPT Less Toxic, Time, 18 Ocak 2023 ↩︎
  10. Chris Köver, (Interview with Milagros Miceli) How millions of people work for AI, Netzpolitik, 17 Mart 2023 ↩︎
  11. Adam Jones, Yapay Zekânın Emeği, 17 Şubat 2025. ↩︎
  12. Phil Jones, Work Without the Worker: Labour in the Age of Platform Capitalism, Verso, 2021 ↩︎
  13. Tahir Emre Kalaycı, ABD’yi Sarsan Yapay Zekâ Modeli, 3 Şubat 2025 ↩︎
  14. Adam Jones, Sınıf Savaşımı Olarak “Yapay Zekâ”, 6 Haziran 2025 ↩︎
  15. Yueling Huang, The Labor Market Impact of Artificial Intelligence: Evidence from US Regions, International Monetary Fund, 2024. ↩︎
  16. World Economic Forum, Future of Jobs Report 2025, Ocak 2025  ↩︎
  17. International Labour Organization, Generative AI and Jobs: A Refined Global Index of Occupational Exposure, Mayıs 2025.  ↩︎
  18. Tahir Emre Kalaycı, Yapay Zekâ: İyimser Olmak için Erken, 8 Temmuz 2020 ↩︎
  19. Ulises A. Mejias ve Nick Couldry, Veri Gaspı : Büyük Teknoloji’nin Yeni Sömürgeciliği ve Onunla Nasıl Mücadele Edilir?, NotaBene Yayınları, 2025 ↩︎
  20. Brandeis Hill Marshall, Data Conscience: Algorithmic Siege on Our Humanity, Wiley, 2022 ↩︎
  21. Cathy O’Neil, Matematiksel İmha Silahları, Tellekt, 2023 ↩︎
  22. Abeba Birhane, Afrika’nın Algoritmik Sömürgeleştirilmesi, 26 Nisan 2025 ↩︎
  23. Tiziano Bonini and Emiliano Treré, Algorithms of Resistance: The Everyday Fight against Platform Power, MIT Press, 2024 ↩︎
  24. Dan McQuillan, Yapay Zekâya Direnmek: Antifaşist Bir Yaklaşım, NotaBene Yayınları, 2024 ↩︎
  25. Dan McQuillan, a.g.e. ↩︎
  26. João Carlos Magalhães, Nick Couldry, Teknoloji devleri bu krizi refah sistemini sömürgeleştirmek için kullanıyor, 27 Mayıs 2020 ↩︎
  27. Gabriel Winant, Algoritma Egemenliğinde Yaşam, 29 Nisan 2020 ↩︎
  28. Susan Benesch, Emma Llansó, COVID-19’dan sonra teknoloji şirketlerinin üzerimizdeki kolluk uygulamaları için algoritmaları kullanmalarına izin veremeyiz, 22 Mayıs 2020 ↩︎
  29. Edward Ongweso Jr, Kölelik, Emek ve Hesaplamanın Tarihi, 11 Kasım 2024 ↩︎
  30. Meredith Whittaker, Köken Hikayeleri: Plantasyonlar, Bilgisayarlar ve Endüstriyel Denetim, 13 Nisan 2025 ↩︎
  31. Matteo Pasquinelli, Patronun Gözü, Metis Kitap, 2024 ↩︎
  32. Sarah Myers West, Yapay Zekâ ve Aşırı Sağ: Görmezden Gelemeyeceğimiz Bir Tarih, 21 Mayıs 2020 ↩︎
  33. Edward Ongweso Jr, Gözetim kapitalizmi – Tekno-feodalizm – Tekno-otoriterlik, 31 Ocak 2025 ↩︎
  34. Tobias Schwaiger, Teknoloji İdeologları Nasıl Bir Savaş Devrimi Hayali Kuruyor?, 15 Haziran 2025 ↩︎
  35. Pasquinelli, a.g.e. ↩︎
  36. Daniel Morley, Yapay Zekâ: İnsanlığın mı Yoksa Kapitalizmin mi Kıyameti?, 16 Mayıs 2025 ↩︎
  37. Joe Attard, Yapay Zekâ: Kapitalizmin Kurtuluşu mu Yoksa Başka Bir Balon mu?, 22 Ocak 2025 ↩︎

Sitemizde yer alan çeviri ve yazılardaki tüm görüşler kolektifimizin fikirlerini yansıtmayabilir. Bu yazıları, bilişim alanındaki gelişmeleri Marksist bir perspektifle ele almayı mümkün kılacak katkılar sunduğu için seçip yayımlıyoruz.